16 Mayıs 2013 Perşembe

"izleyiciye sövgü"den...

 (fotoğraf: donata wenders)

“… sizlere bir şeyler yansıtılmıyor. beze çizili kıpırdayan duvarlar görmüyorsunuz. kapanan bir sahte kapı sesi duymuyorsunuz. bir kanepenin gıcırtısını duymuyorsunuz. hiçbir yansıma görmüyorsunuz. sizlerde de vizyon yok. herhangi bir şeyin görsel imgesini görmüyorsunuz. herhangi bir görsel imgeye göndergede bulunduğumuzu da görmüyorsunuz. boş bir imge de görmüyorsunuz. bu sahnenin boşluğu, başka bir boşluğu göstermiyor. bu sahnenin boşluğunun bir anlamı yok. bu sahne boş, çünkü eşyalar bizim ayağımıza dolaşır. sahne boş, çünkü eşyaya gereksinimimiz yok. bu sahne hiçbir şey göstermiyor. başka bir boşluğu göstermiyor. sahne bomboş. başka eşyaları andıran eşyalar görmüyorsunuz. başka bir karanlığı andıran bir karanlık görmüyorsunuz. başka bir aydınlığı andıran bir aydılık görmüyorsunuz. başka bir ışığı andıran bir ışık görmüyorsunuz. başka gürültüleri andıran gürültüler duymuyorsunuz. başka bir mekanı andıran bir mekan görmüyorsunuz. burada farklı bir zamana göndergede bulunan bir zamanı yaşamıyorsunuz. buradaki sahnenin zamanı sizin zamanınızdan farklı değil. aynı yerel zaman içindeyiz. aynı yerlerde bulunuyoruz. aynı havayı soluyoruz. aynı mekandayız. buradaki dünya sizin dünyanızdan başkası değil. sahnenin ön kenarı bir sınır değil. sahnenin ön kenarının sınır olmaması, yalnız bazı zamanlar için söz konusu değil. biz burada size hitap ettiğimiz sürece sahnenin ön kenarı bir sınır değil. burada görünmez bir kuşak yok. burada büyülü bir kuşak yok. burası oyun yeri değil. biz oynamıyoruz. hepimiz aynı mekandayız. sınır ihlal edilmedi, sınır geçilebilir bir sınır değil, sınır zaten hiç olmadı ki. sizlerle bizler arasında ışıktan bir kuşak yok. biz hareket edebilen aksesuarlar değiliz. bir şeylerin görüntüleri değiliz. oyuncu değiliz. bir şey oynamıyoruz. bir şeyler sahnelemiyoruz. takma adlarımız yok. kalp atışlarımız, başka kalplerin atışları değil. ürpertici çığlıklarımız, başkalarının ürpertici çığlıkları değil. rollerimizin dışına çıkmıyoruz. rolümüz yok. biz biziz. bizler yazarın tellalıyız. kafanızda bizlerin bir imgesini oluşturamazsınız. kafanızda bizlerin bir imgesini oluşturmanıza gerek yok. biz biziz. düşüncelerimiz, yazarın düşünceleriyle örtüşmek zorunda değil. …”

- peter handke, 1966
çeviri: dursun balkaya, ahmet sarı, petra tiedemann
birey yayıncılık, kasım 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder