11 Kasım 2012 Pazar

lorin maazel & kraliyet concertgebouw orkestrası


dün akşam haliç kongre merkezi'nin sevimsiz salonunda,  lorin maazel yönetimindeki kraliyet concertgebouw orkestrası'nın konseri vardı.

[basın bültenlerine veya sanatçıların beyanlarına güvenmeden] bellek tazelemek için:
dün akşamki konser kraliyet concertgebouw orkestrası'nın şehrimize verdiği beşinci konserdi. orkestra daha önce iki kere iki akşamlık konserlerde konuğumuz olmuştu; ikisi de müzik festivali kapsamında 1997'de ve 2007'de. ilki wolfgang sawallisch, ikincisi mariss jansons şefliğindeydi; frank peter zimmermann ve mitsuko uchida orkestrayla birlikte dinlediğimiz solistler arasındaydılar.
ortalama türk halkının viyana filarmoni'li yılbaşı konserlerinden -ve özellikle radeztky marşında seyirciyi de idare etmesiyle- tanıdığı ve hayran olduğu sevimli şef lorin maazel'i ise yine müzik festivali kapsamında bayerische rundfunk orkestrası ve hüseyin sermet solistliğinde 2003 yılında dinlemişliğimiz/izlemişliğimiz var.

yaşayan en büyük şeflerden birinin, dünyanın en iyi beş orkestrasından biriyle verdiği dün akşamki konser hollanda-türkiye ilişkilerinin başlangıcının 400. yılına rastlaması dolayısıyla protokol sosuna bandırılmıştı.
iki ülkenin marşlarının bu muhteşem orkestra tarafından çalınmasına tanık olmak hoştu. türkiye'nin marşı sırasında seyircilerin eşlik etmesi, derinden derinden sözleri duymak ayrıca tüyler ürperticiydi.

tabii ki, bu kadar ünlü bir orkestra ve ünlü bir şef sözkonusu olduğunda zor olsa da; iki ülke arasındaki ilişkilerin kutlandığı bu kadar özel ve anlamlı (hollanda'dan kraliyet mensupları ve dışişleri bakanı falan hazır bulunacak kadar) bir konserin programında nasıl hollandalı bir bestecinin kısa bir yapıtına (peter can anrooy - piet hein rapsodisi, 9 dakika) yer verildiyse, keşke bu topraklardan bir  bestecinin yapıtı da icra edilseydi diye düşünmeden edemiyor insan..
meğer, şef ile orkestra aynı programlı konseri istanbul'dan üç gün önce amsterdam'da, bir gün önce, 9 kasım'da yerevan'da gerçekleştirmişler. hollandalı bestecinin yapıtı, 400. yıllık ilişkileri kutlamanın yanısıra, orkestranın ermenistan'daki bu ilk konserleri için de seçilmişmiş.
eh, demek ki, bir taşla iki kuş vurmuşlar! böyle bir durumda onlardan bir türk bestecinin yapıtını çalmalarını beklemem naiflik değilse abes!

yapıtın dramatik tonuna ve müzikal keskinliğine ağırlık veren bir icrayla yorumladıkları prokofyef'in "romeo ve jüliet süiti"nden bölümleri ile beni etkisi altına almayı başaran orkestra, ikinci yarıda lorin maazel'in çaykovski'deki rus damardan ziyade romantik duygulara yüklenen incelikli 4. senfoni yorumuyla etkisini daha da derinleştirdi.
nasıl ki eylül'deki berlin filarmoni konserinin beethoven 7. senfonisi icrasını kolay kolay unutamayacaksam, dün akşamın çaykovski 4. senfoni yorumu da kolay kolay kulaklarımdan silinmeyecek sanırım.
[bu vesileyle; haliç kongre merkezi'nin bir çokları tarafından beğenilmeyen akustiğinin balkonlarda çok daha iyi olduğunu, parterde oturan müzik eleştirmenlerimize, davetiyelilerimize ve sosyetemize duyurmak isterim.]

20-25 yıl önce teyzemin karabük'ten türkçe yazdığı mektup lorin maazel'e ulaşmış mıdır, dün akşam kendisine sorma fırsatımız olamadı. ama teyzemin maazel'i canlı seyretme hayalini gerçekleştirmiş olmaktan memnunum..

3 yorum:

  1. Bu ara hiçbir konsere gidemeyen biri olarak yazdıklarınızla beslendiğimi söylemeliyim.
    Teyzenizi çok merak ettim. Lorin Maazel'e ne yazmış, dün onun için nasıl geçmiş? Özel değilse paylaşır mısınız?
    Bir de sizin dediğiniz özelliklere sahip değilim ama balkonun akustiğinin daha iyi olduğunu öğrenmekten pek memnun oldum. Bundan sonra ben de oradan bilet alacağım. Teşekkürler. Sevgiler, iyi seyirler…
    Gülda

    YanıtlaSil
  2. [bu vesileyle; haliç kongre merkezi'nin bir çokları tarafından beğenilmeyen akustiğinin balkonlarda çok daha iyi olduğunu, parterde oturan müzik eleştirmenlerimize, davetiyelilerimize ve sosyetemize duyurmak isterim.]
    Çok haklısın. Ne yazık ki eserin bütünlüğü asla önden yakalanamıyor. Hiç olmazsa 2.yarı arkaya gitmek istedim ama şefin ne kadar yaşlandığını görünce, gözümün zayıflığını da hesaba kattığımdan bayağı ön yandan ellerinin büyüsüne daldım, çıkamadım. Seçmek ben de elleri aklım müzikte kala kala seçtim. Turne yorgunluğunu yazmamışsın, önceki konserlerinde daha iyi değiller miydi?
    g.a.

    YanıtlaSil
  3. gülda hanım,
    teyzem lorin maazel'e neler yazdığını çok net hatırlamıyor; üzerinden neredeyse 30 yıl geçmiş; 80'lerin ortası..
    her yeni yılda viyana filarmoni orkestrasının konserlerini nasıl heyecanla beklediğini (hatırlarsınız; pazar konseri programında verilirdi, öncesinde hikmet şimşek o kendine has üslubuyla açıklamalar yapardı), hayalinin bir gün o konserleri viyana'da izlemek olduğunu, maazel'i ne kadar çok beğendiğini :), strauss'un valslerinin onu başka dünyalara götürdüğünü yazmış..

    teyzem ile annem gençliklerinde piyano dersi aldıkları ve evde piyano olduğu için de televizyonsuz akşamlarda radyo dinlendikten sonra aile fertlerine kendilerince konserler verdikleri ve en severek çaldıkları yapıtların valsler olduğunu bildiğim için; özellikle vals müziğinin onlar için ne ifade ettiğini çok iyi anlayabiliyorum..

    lorin maazel 2003'te istanbul'a geldiğinde de teyzemi konsere götürmek istemiştim ama mümkün olmamıştı.
    teyzem cumartesi akşamı; çok beğendiği uluslararası bir sanatçıyı, bu kadar yıl sonra, kendi şehrinde canlı izlemiş olmaktan dolayı çok heyecanlıydı. bana defalarca teşekkür etti. 50'li yaşlarında tanıdığı maazel ile 80'lik maazel arasında pek bir fark görmedi; tabii viyana konserleri gibi seyirciyle iletişimin daha sıcak olduğunu bir ortam yoktu ama maazel'in gülümseyişi, selam verişi, hali tavrı hala aynıydı
    tam "teyzelik" yorumlar da yapamdı değil; mesela, televizyondaki görüntülerden maazel'in daha tıknaz birisi olduğunu düşünüyormuş, "boylu poslu" bulmuş, şaşırmış :)

    YanıtlaSil