18 Haziran 2012 Pazartesi

"evde"n iki film

goethe enstitüsü’nün düzenlediği almanya’dan yeni filmler festivali’nin “evde” başlıklı dördüncüsünde iki filmi tavsiye ederim. filmleri pazar günü izledim, ikisi de tekrar gösterilecek.



2012 tarihli “man for a day” (bir günlük erkeklik) bir drag king atölyesini belgeliyor.
drag king atölyeleri dünyada 1980’lerin başından beri düzenleniyor. belgeselde bu atölyelerin fikirannesi performans sanatçısı diane torr’u takip ediyoruz, berlin’de yaklaşık 10 kadınla yaptığı bir atölyedeki yaklaşımını, yöntemini; adım adım.
atölyeye katılanlar arasından 4-5 kişinin günlük hayatına, evine, ailesinde de konuk oluyoruz. cinsiyetin “edinilen” bir şey olduğunu savunan feminist lezbiyen diane torr’un da kişisel geçmişinden, performanslarından görüntüler yer alıyor belgeselde. drag king atölyesi denen şey zaten baştan sona çok ilginç ve belli ki her kadın -ve bence her erkek- için bedene, cinsiyete ve toplumsal bağlamda erkek-kadın ilişkilerine dair farkındalığının deneyimlenmesini sağlaması açısından mutlaka gerekli bir çalışma. belgesel de böyle bir atölyeyi derli toplu, düzgün bir şekilde aktarıyor. atölyenin ilerleyişine paralel, katılanlardan bazılarının gündelik hayatlarını da takip ediyor. bir yandan da diane torr’un hayatının dönüm noktalarına vurgu yapıyor, önemli performaslarınsan arşiv görüntülerine yer veriyor.
belgeselin en eğlenceli ve ilginç bölümü; diane torr’un atölyeye katılan kadınları, dönüşmeyi düşündükleri erkek tiplerine dair tavır ve jestlere dair ipuçlarını bulmak üzere sokağa gözlemlemeye yolladığı ve ardından stüdyoda tipik erkek jest ve tavırlarının çalışıldığı bölüm.
istanbul modern’de 23 haziran cumartesi günü 15:00’deki gösterime filmin yönetmeni katarina peters de katılacak, sonrasında soruları cevaplayacak.



mini festival’de beni çarpan ikinci film jan speckenbach’ın “die vermissten” (kayıp aranıyor) idi.
tesadüf eseri babalar günü’ne denk gelen filmde bir babanın (ebeveynin) bakış açısından (film boyunca kameranın bir yetişkinin göz yüksekliğinden çekilmiş görüntüler eşliğinde) çocukların nasıl sessiz bir protestoyla ailelerini terk ettiğini izliyoruz. film ebeveyn-çocuk iletişimsizliğinden öte, yetişkinlerin kirlettiği günümüz uygarlığından -başka bir dünyaya- kaçmaya çalışan çocukları konu ediniyor. protagonist baba bir nükleer santralde kontrollerden sorumlu görevlilerden biri; ailelerinin yanından kaçan çocukların sığınağı ise doğa, orman.
“çocuklar dünyada olanlara şaşırırlar, ebeveynlerse çocukların yaptıklarına” sözüyle başlayıp, yönetmenin ebeveynlerine ve kızına ithafıyla biten “kayıp aranıyor” 13 yaşında kızlarının kaybolmasıyla, yedi yıl önce ayrılmış bir anne-babanın yeniden bir araya gelip hesaplaşmasına odaklanacakmış gibi başlayıp, ikinci yarıda önce bir gerilim filmine, sona doğru da apokalitiplik bir atmosfere bürünüyor.
2012 tarihli “kayıp aranıyor” yönetmen speckenbach’ın ilk filmi; yavaş ilerliyor, çok fazla diyalog içermiyor, görüntüleri loş ve bulanık. sıradan seyirciyi sıkabilecek bütün bu özellikler, “kayıp aranıyor”un lehine işliyor. oldukça olgun bir sinema diliyle, altı kalınca çizilmeden, sakin, alçakgönüllü ve derinden derinden müthiş bir uygarlık eleştirisi içeriyor film.
ikinci ve son gösterimi 23 haziran cumartesi günü 17:00’de.

ücretsiz giriş kartları goethe enstitüsü 3. katta...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder