10 Mayıs 2012 Perşembe

çin kültür yılımız başladı...


haftasonu fulya sanat’taki şanghay dans topluluğu ne yazık ki hayalkırıklığıydı.
ilk yarıdaki “hanedanların dansı” tam bir “kitsch” harikasıydı. turistik olacağını tahmin etmiştim de, belki biraz folklorik bir tadı da olur diye umut etmiştim; maalesef “hiç bir şey”di.
akşamın ikinci yarısında stravinski’nin “bahar ayini”nin (le sacre du printemps), broşürde koreografının adı belirtilme lüzumu görülmemiş, modern veya çağdaş dansdan çok “şovumsu” nitelikte bir yorumu sunuldu. malum, stravinski’nin müziği o kadar etkileyici ki, eşliğindeki koreografi ne kadar sıradan da olsa seyrediliyor.

haftabaşının ilk iki günündeyse fulya sanat’ta bu sefer pekin operası vardı. neyse ki bu sefer kitschleştirilmemiş; turistik ama gelenekselliğini bütünüyle kaybetmemiş bir yapımda çin opera sanatından dört kısa örnek sunuldu.
iksv bu gösterilerde bütün insiyatifi konuk toplulukları getiren çin kültür ateşeliğine bırakmış olmalı; ne gösteri öncesi gösterilen ingilizce turistik filmin türkçe üst/altyazısı vardı ne de opera metinlerinin türkçe çevirisi türkçe karakterliydi.
hayatımda ilk defa bir gösteride üç çinli adama “lütfen susun, lütfen” demek zorunda kaldım. böylece “uyarı repertuarım”a çinlileri de eklemiş oldum. sonradan anlaşıldı ki, beni ve etrafımdakileri konuşmalarıyla rahatsız eden bu adamlar konsolosluktanmış, çünkü ilk bölümden sonraki alkışta “bravoları” bastılar, gösteri bitince de sahneye çıkıp sanatçıları tebrik ettiler. keşke opera sırasında konuşmasalardı da.

çin etkinliklerinin şimdilik en kaliteli gösterisi kukla festivali kapsamındaki pekin gölge tiyatrosu topluluğu idi.
dün akşam fransız kültür’deki gösteride topluluk dört parçalı bir sunum yaptı. ilk ikisi kendi başlarına birer küçük fabl, son ikisi ise uzun bir hikayenin iki farklı bölümü idi.
söğüt yaprağının suya düşüşü, leyleğin gagasıyla kopardığı tüy, ağacın gövdesinde dolaşan tırtıllar, pipodan çıkan dumanlar, prensesin aynadaki yansımasında bile kırpıştırılan gözü gibi ince ince bir sürü detayla zenginleştirilmiş, görselliği hayranlık uyandırıcı bir gölge tiyatrosu gösterisiydi.
bölüm aralarında hikayeleri bizlere ingilizce anlatan çinli sanatçının mimik ve jestleri ise, en az gölge tiyatrosu kadar yaratıcı ve eğlenceliydi.
keşke gösteri sadece bir saat sürmeseydi diyerek ayrıldım salondan.

bu üç gösterilik “komprime çin kültürü haftası” sayesinde; çin operasına ancak kısa kısa bölümler olduğu takdirde dayanabileceğimi, çin gölge tiyatrosunu ise bıkmadan ve sıkılmadan saatlerce izleyebileceğimi anlamış oldum. çin’den gelecek herhangi bir dans gösterisine ise; ancak otantik veya çağdaş olduğundan kesinlikle emin olduğum takdirde tekrar şans verme niyetindeyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder