19 Eylül 2010 Pazar

dansplaformistanbul'da haftasonu


meg stuart'ın "off course"sunu, mihran tomasyan'lı, esra yurttut'lu ikinci vitrin gecesini iple çekerken, muhtemelen boğaziçi'nden gelen sinsi bir rüzgar öyle bir sersemletti ki beni, yatağa düşürmese de, önümüzdeki hafta başlayacak sekiz günlük tiflis seyahatimi tehlikeye atmamak için, dün akşamki dansplatformistanbul biletimi yakıp evde kös kös tavanı seyretmeyi seçmek zorunda kaldım.

halbuki bu haftasonu için sadece dans değil, başka şeylerle de dolu bir program yapmıştım kendime: uzun zamandır gezmek isteyip de gidemediğim ve ben tiflis'teyken bitecek sergiler ("tatar odası", "efsane istanbul", "japonya medya sanatları festivali"), vizyondan kalkması olası filmler (çılgın animasyon "çılgın hırsız", eski gözdem luc besson'dan "adele'nin olağanüstü maceraları", festivalde özellikle klasik müzik severlerin hayran olduğu "paris'te son konser")...
bir de bunların arasında, istiklal caddesi'nde yürür, milano dondurmacısından bir top koyu çikolatalı dondurma yerim diye hayal ediyordum. hiçbirini yapamadım.

neyse ki, iki gün evden çıkmayarak enerjimi topladım ve bu akşam dansplatformistanbul'daki uluslararası bale yıldızları gösterisine gidebildim.
aklım hala dünki gösterilerdeydi. günlerin köpüğü yazar diye boşuna bekledim; son yazısındaki haklı isyanı havlu atmasına neden olmuş olabilir. sanırım haksız da sayılmaz; zira bu akşam fuayede rastladığım, kentteki sanat olaylarının sıkı takipçisi arkadaşımdan aldığım yoruma göre dün akşam ne meg stuart'ın istanbul projesi ne de büyük sahnedeki işler heyecanvericiymiş; ayrıca program yine uzadıkça uzamış, gece 12'ye 20 kala bitmiş.
derin bir oh çektim.

beyhan murphy dansplatform'da bir akşamı klasik baleye ayırdıklarını söylemişti; bale yıldızlarının hangi topluluklardan geleceğini öğrenince, klasik baleye çoktandır ilgi duymasam da, "her şeyin iyisi seyredilmeye layıktır" mottosuyla bu akşama bilet almıştım.
programı elime alınca gördüğüm şey ise ben çok mutlu etti; 10 parçalık programın yarısından çoğu çağdaş koreografilerden oluşturulmuştu; tam da, iki gündür evde hapsolmuş bir dans meraklısına yapılacak sürprizdi bu!

şaka maka, bu akşam istanbul'da ilk defa bir wayne mcgregor yapıtı bile seyrettik.
kraliyet balesi dansçıları ilk yarıda; en iyi bildikleri koreografik geleneği oluşturan kraliyet balesinin duayen koreografı kenneth mcmillan'dan maalesef çok da iyi yorumlayamadıkları "manon"un "yatak odası düeti"ni dans ettikten sonra ikinci yarıda, son yılların adından en çok söz ettiren ve ödüllere boğulan ingiliz koreograf mcgregor'un "qualia"sıyla kendilerini affettirdiler.

paris operası'ndan agnes letestu ile jose martinez de, ilk yarıdaki "kuğu gölü" yorumundan ziyade william forsythe'ın "in the middle, somewhat elevated"ı ile öne çıktılar.
programın sonuna saklanmış, assolist muamelesi gören berlin staatsballett'in yıldızı polina semionova ve partneri dmitry semionov ise, evet iyiydiler, ama nefes kesici değildiler. belki crr'nin sahnesi dar gelmiştir. [peki, aynı sahneye haziran ayında 50 küsür japon dansçı (tokyo balesi) nasıl sığdı diye sormayın!!!]

bence gecenin yıldızları ise; hollanda ulusal balesi'nden michelle jimenez - jozef varga çifti ile programa bağımsız olarak (herhangi bir dans topluluğuna dahil olmadan) katılan drew jacoby - rubinald pronk çifti idi.
hollandalılar gösteriyi juanjo arques'in (tanımadığım bir koreograf) "in hidden waves"i ile açtılar. ikinci yarıdaki van mannen koreografisi "two" ile noktaladılar.
jacoby-pronk çifti ise, ikisini de tanımadığım iki koreografın, annabelle lopez ochoa'nın "one" ve leo mujik'in "b-sonata"sı ile resmen bizleri uçurdular; büyülediler.

1 yorum:

  1. dans platform konusuna devam etmeye çalıştım biraz ama sanırım artık sonuçları ciddi ciddi konuşma vakti geldi. günlerdir, üye misiniz bilmiyorum, danslistesi'ne kimse bir şey yazacak mı diye bekliyorum. ne de olsa her gösteriden, festivalden sonra yorumcular çıkar. ama bu sefer herkes susmuş durumda. kenara çekildi herkes sanki...

    YanıtlaSil