16 Ocak 2010 Cumartesi

soğuk mimaride sıcak ezgiler




dün akşam borusan müzik evi halka açık ilk etkinliğini gerçekleştirdi, ve böylece istiklal üzerindeki küçük salonlara bir yenisi eklendi, bir diğeri bu akşam açılacak.

borusan müzik evi'nin mimarı gökhan avcıoğlu.
oldukça küçük ölçekli bir konser mekanı var binanın; hatta konseri veren avusturyalı topluluğun şefi michael oman, mekan için "room" tabirini kullandı; belki ingilizce uygun tabir o anda aklına gelmedi, belki de -kendi ülkesindeki müzik evleriyle karşılaştırınca- samimi fikrini dile getirdi.

gerçekten küçük bir mekan; kaç kişilik tam bilmiyorum, 150 kişiyi ancak alır sanki. balkon tabir edilen kısımdaki ikinci ve üçüncü sıralar zaten aşağıdaki podyumu göremiyor; orada oturanlar, tam da açılış konserinde icra edilen haendel'in dokuz alman şarkısı'ndan "meine seele hört im sehen"(ruhum görerek dinliyor)'a inat, müziği ancak duyarak/dinleyerek görüyorlar.

madem bu kadar küçük; büyükçe bir evin salonu, "odası", ölçeğinde bir dinleti mekanı olacaktı, neden dinleyiciyi sarıp sarmalayan, sıcak, samimi bir ortam yaratılmadı, anlamış değilim. hele de müzik ve akustik denince vazgeçilmez malzeme olan ahşabı bol bol kullanılarak bu atmosferi rahatça yaratmak mümkün olabilecekken.
bina tam bir çelik, brüt beton, cam ve taş yığını! yani, hepsi soğuk, sert ve yansıtıcı malzemeler. bir tek zemin ahşap döşeli, onun dışında mekanın bütünü bu malzemelerle kurulmuş! yazık! "ultra" ancak ruhsuz (her yerde, her türlü yapıda karşınıza çıkabilecek, bir giyim mağazası veya bir lokanta olabilecek) bir mekan yaratılmış!
borusan müzik evi'nin afişi aslında tam da bu yapı örneğinde mimarinin müziği nasıl ezdiğini mükemmelen görselleştirmiş, hangi reklam ajansı tasarladıysa helal olsun! esas aklımın almadığı, kurumun yöneticilerinin bu afişe nasıl evet dedikleri; ya basiretleri bağlandı ya da gerçek o kadar ortada ki kamufle etmek manasız, bari üzerine gidelim diye mi düşündüler!

herşeye rağmen; umarım mekana ruhunu, içinde çalınacak müzikler verir.

bakalım bu akşam ilk defa görücüye çıkacak olan diğer yeni salon, iksv'nin SALON'u nasıl bir mimari dile sahip?

...

gelelim mekandaki konsere;
avusturya barok topluluğu eşliğinde katalan soprano nuria rial, haendel'in dokuz alman şarkısını yorumladı. bu şarkılar 2'li-3'lü gruplanmış, aralarına da haendel, telemann ve sammartini'den süitler, konçertolar, sonatlar yerleştirilmiş. konser sonunda grubun şefi oman'ın söylediğine göre bu programı ilk defa istanbul'da seslendiriyorlarmış. etkileyiciydi.


haendel'den pek haz etmem; ama işte, önyargılar, beklentiler ne kadar azaltılırsa, hayattan memnuniyet o kadar artıyor. ya da; önyargılar sürprizleri doğuruyor. kısaca; haendel'i bu kadar seveceğim aklıma gelmezdi. belki şartlar uygundu: enfes bir soprano, soğuk ve itici de olsa küçük bir mekan, müthiş saygılı az ve öz bir seyirci [evet, o küçük "oda" tıklım tıklım dolu değildi!], icracılara yakın mesafe.

herşey bir yana; haendel'in dokuz alman şarkısı muhteşem! her biri, bestelendiği şiirin içeriğini yansıtan; kah melankolik, kah romantik, kah canlı, kah yavaş birbirinden kusursuz dokuz şarkı.
nuria rial ile avusturya barok topluluğu'nun "süsse stille, sanfte quelle" başlığı ile bu dokuz şarkıyı içeren albümü yakın zamanda satışa çıkmış. bir an önce edineceğim, çünkü bu dokuz şarkıyı şiddetle yeniden dinlemek istiyorum. özellikle "künft'ger zeiten eitler kummer"daki melankoli, "das zitternde glaenzen der spielenden wellen"deki pırıltı, "süsser blumen ambraflocken"daki romantizm benzersiz.


borusan müzik evi'nin şubat sonuna kadarki programı belli; borusan filarmoni'nin üyelerinin kurdukları oda müziği grupları ağırlığı oluşturuyor, dünki açılış dışında şimdilik yabancı başka bir topluluk/sanatçı görünmüyor.

herşeye rağmen; oda müziğine odaklanan bir dinleti mekanımızın olması sevindirici. hatta neredeyse, istanbul ve türkiye şartları göz önüne alınırsa, meraklı seyirciler/dinleyiciler olarak borusan tarafından şımartıldığımızı bile düşünecek haldeyim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder