24 Kasım 2009 Salı

kesif bir umutsuzluk sarıyor benliğimi...

serhan bali'nin bugünkü radikal'de çıkan yazısı, eminim istanbullu sanatseverlerin çoğunun düşüncelerini yansıtıyor.
ayazağa'da yarım kalmış kültür kompleksi özelinde istanbul'un salonsuzluğunu konu ettiği yazısında serhan bali çok önemli noktalara parmak basıyor.
meğer hıncal uluç da uzun zamandır kendi köşesinde bu konudan bahsediyormuş; takip etmediğim için bilmiyordum.

...


"avrupa kültür başkenti" esprisinin istanbul için bir hayal olduğunu anlamak için son zamanlardaki gelişmelerin olmasına gerek yoktu aslında; etrafımıza şöyle bir baksak fark ederdik!

ikinci-üçüncü sınıf işlere para ayrılması yerine, eğitim projelerine destek verilseydi, -ki böylesini umut etmek de hayal bu ülkede-, belki geleceğe dair bir umudumuz olurdu.

"balık baştan kokar" lafı boşuna edilmemiş bu topraklarda; kararları veren mercilerin niteliği ve seçimi kültürsüzlüğümüzü çok güzel ortaya koyuyor.

...


her yerimiz alışveriş merkezi oldu; yetmiyor, zamanında birinci ordu'nun üzerine kültür ve sanata hizmet veren bir yapı inşa edilmesi şartıyla iksv'ye devrettiği araziye de bir alışveriş merkezi yapılacakmış, kılıfı 5000 kişilik "black box".
beyoğlu'nda emek sineması'nın içinde bulunduğu ada da aynı şirket tarafından alınmış, oraya da bir alışveriş merkezi inşa edilecekmiş, onun kılıfı emek sinemasını korumak.

3000 yıllık istanbul yakın bir gelecekte tarihi değerleri ile değil, 30 yıllık dubai şehri gibi alışveriş merkezleri ile anılır olacak.

illa da topkapı sarayı'nı görmek isteyen turist de antalya'daki otele gitsin canım, ne gerek var istanbul'a gelmesine!

ey tiyatro/dans/opera seyircisi, sen de eğer bir gösteri izlemek istiyorsan, gideceksin şehirdeki sayısız alışveriş merkezlerinden birine, geçeceksin fast foodcuyla şipşak kahveci arasından, ve mısırı elinde bir seyircinin yanısıra gireceksin bir oyuna.
ne yazık ki, yeterince kültürlü de değilsin, şanslı da; olsaydın, belli tarihlerde dünyanın 40 ülkesindeki [ki bu şanslı ülkeler arasında kolombiya, şili, peru, güney kore, uruguay, kosta-rika falan var; öyle sırf, bizlerin "batılı" diye bildiğimiz "uygar" ülkeler yok listede] sinemalarda, new york metropolitan operası'ndan naklen yayınlanan operalardan birine denk gelirdin.
belki, iyi ki de senin şehrinde yapılmıyor bu etkinlik, yoksa mazallah, büyük merciler "bu şehirde opera kurumuna da ihtiyaç yok, nasıl olsa kolay yoldan ithal ediyoruz operayı" diyebilirlerdi!

...


dünyada dubai gibisini kurmak ne kadar kolaysa, istanbul gibisini bulmak da bir o kadar zor, hatta imkansız.

imanı para olmuş bu insanlar ne yazık farkında değiller; öyle bir zaman gelecek, istanbul'un pazarlanacak tek bir değeri kalmayacak ve zavallı istanbul dünyadaki onlarcası gibi, herhangi bir şehir olup çıkacak.
yakın zamanda istanbul'a "gerçek"leşecekler yanında, orhan pamuk'un "kara kitap"ta boğaziçi'ne dair "kurgu"ladığı gelecek hafif kalacak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder