23 Aralık 2008 Salı

erotizm ve opera: "orpheus und eurydike im bode-museum"


christopher hagel sıradışı projelere imza atan bir şef.
on sene önce roncalli sirkinde ve geçtiğimiz yaz berlin’de bir metro istasyonunda “sihirli flüt”ü, bode-museum’un 2006 yılındaki yeniden açılışında ismael ivo’nun koreografisiyle mozart’ın 12 yaşında bestelediği “apollo ve hyacith”i sahnelemişliği ve yönetmişliği var.
hagel’in son projesi, berlin’de 2009 haydn yılı etkinliklerinin başlangıcını yapan “orpheus und eurydike” operasıydı. eser bode-museum’da, berliner symphoniker eşliğinde ve iki ayrı kast olarak sahneleniyor.
(haydn’ın 1791 yılında bestelediği son operası “orpheus ve eurydike”nin sahneye ilk defa -bestelenişinden 160 yıl sonra-1951 yılında koyulduğunu ve başrolünde maria callas’ın oynadığını ilginç bir bilgi olarak eklemek isterim.)

doğrusu, orpheus ile eurydike’nin hazin öyküsünü gluck’un müziği ve pina bausch’un dans operası yorumuyla epidavrus’ta gönlüne kazımış biri olarak, pek hazzetmediğim haydn’dan aynı konunun başka bir müzikal versiyonunu izlemek pek de heveslisi olduğum bir şey değildi. ancak christopher hagel’in daha önceki projelerinin kalitesini ve farklı mekanlarda gösteri sahneleme fikrinin heyecanını duyan biri olarak haydn’ı sineye çekmeye karar verdim.
[istanbul müzik festivali’nin konser mekanlarına ne zaman yeni birisi eklense, en merak ettiğim şey konserin müzikal kalitesinden çok o konserin daha önce konser verilmemiş o mekanda nasıl sonuç vereceği olmuştur. geçtiğimiz festivalde topkapı sarayı divan-ı hümayun/kubbealtı’nda verilen konseri kaçırdığıma da bu nedenle üzülmüştüm.]

berlin’in ünlü müze-adası (museuminsel) üzerinde bulunan bode-museum, 20. yüzyılın hemen başında neo-klasik üslupta inşa edilmiş bir yapı. müze para-sikke, bizans sanatı ve rönesans-barok dönemi heykel koleksiyonlarıyla ünlü.
“orpheus ile eurydike” yapının bazilika adı verilen uzun ince büyük salonunda, iki yanda müzenin koleksiyonlarına ait barok heykeller arasında sahneleniyor.

gösteri kısa bir prologla, yapının kubbealtı denilen üstü kubbeli fuayesinde başlıyor. seyirciler, iki yana doğru çıkan ihtişamlı merdivenleriyle etkileyici bir mekan olan fuayede yaklaşık 10 dakikalık bir dans gösterisini içeren prologu ayakta seyrettikten sonra yapının daha içerisine, bazilikal salona alınıyorlar.
salonun ortasına defile podyumu gibi, yaklaşık 2 m. eninde – 15 m. boyunda bir platform hazırlanmış. platformun uzun kenarı boyunca iki yanda seyirci koltukları, bir kısa kenar tarafına orkestra yerleştirilmiş, diğer tarafta da oyuncuların giriş çıkışı düzenlenmişti. salonun bu taraftaki kısa duvarına belli sahnelerde hareketli görüntüler yansıtılarak yapıta dinamizm katılmıştı.

christopher hagel’in “orpheus ile eurydike” rejisi hayli erotikti.
bir kere; soprano, tenor, bariton, istisnasız bütün şancılar güzel sesli olmalarının yanısıra fizik olarak ta güzel ve yakışıklıydılar. kostümler hanımlarda bedenin bütün kıvrımlarını gösteren, dekolteli ve uzun yırtmaçlı elbiseler, erkeklerde belden üstü çıplak veya çıplak bedene giyilmiş önü açık ceketler olarak tasarlanmıştı. dolayısıyla sahneleme kulağa hitap ettiği kadar gözü de okşuyordu.
kostümlerde beyaz ve krem rengi seçilmişti. bu da bodemuseum’un rönesans-barok heykelleriyle müthiş bir uyum sağlıyordu; sanki müzedeki heykeller canlanmış bize mitolojiden bir sahne oynuyorlardı.

rejinin erotik karakteri en bariz “ısırık sahnesi”nde ortaya çıktı.
efsaneye göre eurydike düğün gecesi bir yılan tarafından ısırılarak öldürülür. christopher hagel ise esere, haydn’ın librettosunda olmayan ve bir erkek dansçı tarafından canlandırılan “ölüm” karakterini eklemiş.
ölüm’ü oynayan erkek dansçı yarı çıplak bedenine sarılmış sahici ve canlı 2.5 metrelik bir yılanla sahneye gelip, yılanı eurydike’nin vücuduna sardırıyor. daha sonra da, ölüm ile eurydike’nin sevişmeleri sırasında yılan ikisinin vücutlarına sarılmış olarak dolanıyor. bütün bunlar olurken eurydike’yi oynayan soprano hanım müthiş lirik aryasını ("l'ultimo sospir") söylemeye devam ediyor. ve ölüm’ün eurydike’yi öpmesiyle, eurydike cansız yere yığılıyor.
[bir ısırma sahnesini bu kadar erotik en son, anne rice’in “vampir’le görüşme” romanında ve aynı romandan uyarlanmış filmdeki vampir lestat’ın sevgilisini boynundan ısırarak ölümsüzlüğe kavuşturduğu sahnede bulmuştum. bana göre tom cruise da o filmde, hiçbir rolünde olmadığı kadar erotikti. neyse…]
“ısırık sahnesi”, kullanılan yılanın zararsız olduğunu bilseniz de, oynayanlar için cesaret istiyor, seyredenlerde de müthiş bir gerilim yaratıyordu. suçsuz, güzel ve yeni evli eurydike’nin ölüm tarafından baştan çıkarılıp öldürülecek olmasının gerilimi sahnede ancak bu kadar “gerçekçi” ve bu kadar ustaca verilebilirdi.

benim seyrettiğim akşamki kast bütünüyle alman şancılardan oluşuyordu; vokal ve yorum açısından hepsi birbirinden başarılıydı. akşamın özellikle belirtilmesi gereken yıldızları ise eurydike rolüyle soprano carola reichenbach ve tek bir aryası olmasına rağmen bütün seyircileri avucunun içine almasını bilen genio rolündeki yetenekli soprano norina kutz’du.
orpheus rolündeki tenor alexander geller ile creonte rolündeki bariton christian oldenburg da gerek fizikleri gerekse yorumlarıyla partilerinde başarılıydılar.
hip-hop’tan breakdance’e uzanan bir yelpazede günümüzün nabzını tutan koreografi ise sabine ferenc ve manu laude tarafından gerçekleştirilmişti. aynı zamanda “ölüm”ü de yorumlayan manu laude kusursuz fiziği, karizması ve sololarındaki denge ve kıvraklığıyla göz doldurdu.

“orpheus ve euydike”nin, ilk aşamada 14 kasım-14 aralık 2008 tarihleri arasında haftada 5 gün olmak üzere hazırlanmış gösteri programı, bu tarihler arasında kapalı gişe oynadığı için gelen istek üzerine şubat başına kadar uzatıldı.
berlin’e yolu düşeceklere tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder